Disleksi
Disleksi
Özgül Öğrenme Güçlüğü Disleksi Nedir?
Özgül Öğrenme Güçlüğü Disleksi Nedir?
Bilgi önce beyne ulaşmalı (girdi), sonra organize edilmeli, anlaşılmalı (bütünleme), ardından depolanmalı (bellek) ve gerektiğinde dışarı verilmeli yani kullanılmalıdır. Öğrenme sürecinde yaşanan bu aşamalardan birinde ya da birkaçında bir sorun olduğunda Özgül Öğrenme Güçlüğü ortaya çıkar. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanı sınıflandırma sisteminde (DSM-IV, 1998) öğrenme güçlükleri için çeşitli sınıflama ve kavramlar kullanılmıştır. Bu sınıflamalar sonucunda özgül öğrenme güçlüğü çeşitleri 4’e ayrılmıştır:
Okuma güçlüğü (disleksi),
Matematik güçlüğü (disalkuli),
Yazılı anlatım güçlüğü (disgrafi)
Başka türlü adlandırılamayan öğrenme bozukluğu olmak üzere dört başlık altında sınıflandırılmaktadır (DSM-IV, 1998).
Öğrenme güçlüğü, bireyin zekası ele alındığında, beklenmeyen okuma, matematik ve/veya yazılı ifade etmede ciddi zorluklar ile kendisini gösteren nörobiyolojik bir bozukluktur. Öğrenme güçlüğü duygusal bir bozukluk olmamakla birlikte duygusal bir bozukluktan da kaynaklanmaz (Silver, Ruff, Iverson, Barth, 2008).
Disleksi Belirtileri/Disleksi Testi
Öğrenme güçlüğü hakkında ön bilgi için testimize katılın
Teste Başla
Disleksi Ne Demek?
Eski Yunancada ‘dys’ (bozukluk) ve ‘lexia’ (okuma) kelimelerinin birleşiminden oluşan disleksi terimi, Türkçe’ye ‘Okuma Güçlüğü’ olarak çevrilmiştir.
Disleksi Nedir?
Okuma (leksi), beynin lisanla ilişkili bir yüksek kortikal fonksiyonudur. Bu fonksiyondaki kısmi bozukluğa “disleksi”, tam kayba “aleksi” adı verilir (Bingöl, 2003). Bireyin kronolojik yaşı, ölçülen zekâ düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma başarısının beklenenin önemli derecede altında olması ile tanımlanır (Doğangün, 2008). Sözcükleri doğru ve akıcı bir şekilde okuma, sözcük çözümleme, heceleme ve okuduğunu anlamada yaşanan öğrenme güçlüklerini ifade etmektedir (American Psychiatric Association (APA), 2013; Lyon, Shaywitz ve Shaywitz, 2003). Disleksi bir hastalık değil, dil kazanımının farklı derecelerde etkilenmesi durumudur (Şenel, 1998). Okumada güçlük yaşayan çocuklar dil becerilerinde de güçlükler yaşamaktadırlar, dil becerileri ile okuma becerileri anlamlı düzeyde ilişkidir (Seçkin-Yılmaz, 2017). Okul öncesi dönemde dil alanında gözlemlenen güçlükler okul döneminde okuduğunu anlamada yaşanan güçlüklerle devam etmektedir. Bu durum da okuma güçlüklerinin erken dönemde belirlenmesi ve önleyici müdahalesinde dil becerilerinin önemini ortaya koymaktadır.
Disleksi Neden Olur, Sebebi Nedir? Disleksi Genetik mi?
Disleksili bireylerin okumada yaşadıkları güçlükler dilin fonolojik bileşenindeki bir bozukluktan kaynaklanmakta (Eden, Olulade, Evans, Krafnick ve Alkire, 2016; Lyon ve ark., 2003); herhangi bir yetersizlikten (zihinsel yetersizlik, görme yetersizliği, işitme yetersizliği, nörolojik bozukluklar), psikososyal yoksunluktan, eğitim dilindeki yetersizlikten, yetersiz öğretimden kaynaklanmamaktadır (APA, 2003; Shaywitz ve Shaywitz, 2005; Ziegler, Perry, Ma-Wyatt, Ladner ve Schulte-Korne, 2003 ).
Disleksi biyolojik kökenli nöro-gelişimsel bir bozukluktur.
Disleksili bireylerde beyin; genetik, epigenetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucunda sözel ve sözel olmayan bilgileri etkili ve doğru bir biçimde işlemleyememektedir (Acar, 2018; APA, 2013).
Disleksinin kalıtsal olduğu bilinmektedir (Hulme ve Snowling, 2017; Shaywitz ve Shaywitz, 2003) ve ebeveynden çocuğa geçme olasılığı %30-50 arasında değişmektedir (Fisher ve DeFries, 2002). Yine disleksili bir bireyin kardeşinin de disleksili olma olasılığı yaklaşık %40’tır (Pennington ve Gilger, 1996).
Disleksi Yaygınlığı
Disleksi, öğrenme güçlüklerinin en sık görülen türüdür (Eden ve ark., 2016; Shaywitz, Morris ve Shaywitz, 2008; Vlachos ve ark., 2013).
Alanyazında disleksinin yaygınlık oranına ilişkin çeşitli bulgular bulunmaktadır. Disleksinin okul dönemindeki çocuklarda görülme oranının %5-15 arasında değiştiği ifade edilmektedir (Roongpraiwan, Ruangdaraganon , Visudhiphan ve Santikul, 2002; Shaywitz ve Shaywitz, 2005; Schulte-Korne, 2010;Vlachos ve ark., 2013).
Yaygınlığa ilişkin bulgulardaki farklılıklar değerlendirme yöntemleri, tanılama kriterleri ve çalışmaya katılanların dil, sosyokültürel ve sosyoekonomik farklılıklarıyla açıklanmaktadır (Habib ve Giraud, 2013; Vlachos ve ark., 2013). Türkiye’de ise disleksi yaygınlığı ile ilgili olarak yapılmış bir araştırmaya ulaşılamamıştır.
Öğrenme güçlüğünde olduğu gibi disleksiye de eşlik eden bazı bozukluklar bulunmaktadır. Genel olarak disleksiye eşlik eden bozuklukların hiperaktivite (aşırı hareketlilik), hipoaktivite (aşırı yavaşlık) ve dikkat eksikliği olduğu bilinmektedir. Dikkatle ilgili bir sorun olmadığı halde ortaya çıkan gelişimsel disleksiye ise “saf disleksi” adı verilmektedir. Herhangi bir zeka sorunu olmayan bir kişi okuma yeteneğini hiç bir zaman tam kazanamazsa veya çok geç ve yavaş bir biçimde kazanırsa ve buna yol açacak herhangi bir beyin hastalığı söz konusu değilse buna da “gelişimsel disleksi” denir. World Federation of Neurology 1970’de gelişimsel disleksiyi “Konvansiyonel yönergeler, yeterli zeka ve sosyokültürel olanaklara rağmen okumayı öğrenme zorluğu biçiminde kendini gösteren bir bozukluk” olarak tanımlamıştır.
Doğru Bilinen Yanlışlar
Disleksi zeka seviyesi düşük insanlarda görülür.
Geçici bir durumdur.
Erkeklerde daha yaygındır.
Görsel algı sorunlarından kaynaklanmaktadır.
Disleksili bireylere göz eğitimi vermek okuma hatalarını azaltır.
Disleksi bir hastalıktır ve disleksi hastalığı yoğun okuma eğitimi ile tedavi edilir.
Yazarken ayna görüntüsü disleksi belirtilerindendir.
Disleksi İngilizce gibi opak ortografili dillerde görülür, Türkçe gibi şeffaf ortografili dillerde görülmez.
Disleksili bireyler okumayı öğrenemez.
Sol elini kullananlarda disleksi daha yaygındır.
Disleksi nadir görülen bir durumdur
Disleksili bireylerin çoğu üstün yeteneklidir.
Disleksi Derneği’nin sayfasını incelemek için tıklayınız.
Disleksi Nasıl Anlaşılır? (Tanı-Değerlendirme)
Disleksili bireyler eğitim ve psikoloji uzmanları tarafından mümkün olduğunca erken saptanmalıdır. (American Acedemy of Pediatrics,1984). Uzmanlar çocuklardaki öğrenme güçlüklerinin 7 yaşından önce belirlenebileceğinde hemfikirdirler. Bununla birlikte, bu problemlerin, okul öncesi yaşta öğrenme güçlüğü olarak görülmesine de karşıdırlar. Birçok uzman, okul öncesi çocukların öğrenme sistemine henüz yabancı olduklarından tanının zor olduğunu ileri sürmektedir. Bazı uzmanlar ise çocuklardaki öğrenme güçlüğü belirtilerinin okul öncesinde hatta 3-4 yaşlarında bile belirlenebileceği kanaatindedirler.
Tanı sırasında izlenmesi gereken adımlar şunlardır (Korkmazlar, 1999) :
Tıbbi değerlendirme ile öğrenmeyi etkileyen herhangi bir bedensel sorun olup olmadığı belirlenmelidir.
Psikiyatrik değerlendirme ile herhangi bir psikopatoloji sorunu olup olmadığı ve varsa bu sorunun öğrenme güçlüğüyle ilişkisi saptanmalıdır.
Psikolojik değerlendirme ile bilişsel, akademik ve nöropsikolojik süreçler incelenip, hangi alanlarda sorun olduğunun belirlenmesi amacıyla testler uygulanmalıdır.
Aile değerlendirmesi ile ebeveyn tutumları, davranış ve beklentilerin, eşler arası sıkıntıların ve aile içi sorunların öğrenme güçlüğüne etki edip etmediği belirlenmelidir.
Artikülasyon Konuşma Sesi Bozuklukları sayfamızı incelemek için tıklayınız.
Diskalkuli (Matematik/Aritmetik Güçlüğü)
Literatürde “dyscalculia” diye ifade edilen terimin kökenine bakılacak olursa eski Yunanca’ya kadar uzanmakta olup “dys” kötü, “calculia” sayma anlamına gelmektedir. Bu sebepten ötürü “dyscalculia”nin kelime anlamı tam olarak kötü sayma ifadesine denk gelmektedir (Messenger, Emerson ve Bird, 2007). Diskalkuli matematikte görülen özel öğrenme güçlüğüdür. Diskalkuli insanların rakamlarla ilgili önemli sorunlar yaşadığını ifade eden bir kelimedir-fakat kişi normal veya üstün bir zekaya sahiptir. Bu diskalkuli olan bireylerin sadece matematik problemi yaşadığını göstermez, aynı zamanda zamanı ifade etmede, yönleri ayırt etmede, oyun kurallarında ve daha bir çok etkinlikte öğrenme problemi yaşadıklarını gösterir. Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması diskalkuliyi; herhangi bir zekâ geriliği olmaksızın, sosyal çevre ve yetersiz eğitim ile dahi açıklaması yapılamayan, genel zekâ seviyesi ile matematik performansı arasında yaşanılan tutarsızlık olarak tanımlamıştır (WHO, 1992).
Disgrafi (Yazılı Anlatım Güçlüğü)
Yunanca’da yetersiz anlamına gelen “dys” kelimesi ile yazmak anlamına gelen “graph” kelimesinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Disgrafi “agraphia” olarak da isimlendirilmektedir. Bireyin kronolojik yaşı, ölçülen zekâ düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda yazma becerilerinin beklenenin önemli derecede altında olması ile tanımlanır (Doğangün, 2008). Disgrafi, özellikle heceleme ve yazmayı etkileyen bir güçlüktür. Araştırmalar öğrencilerin %10-%34’lük bir oranının okul çalışmalarının gerektirdiği el yazısı yeterliliğine sahip olmadıklarını göstermektedir (Smits-Engelsman, Niemeijer ve Van Galen, 2001). El yazısı güçlüğü veya disgrafi, yazılı dilin üretilmesinde el yazısı mekaniğiyle ilişkili olan güçlükler ya da bozukluklar olarak ifade edilmektedir (HamstraBletz ve Blote, 1993). Öğretmenler el yazısı güçlüklerinin kız öğrencilerde görülme oranının %10-11, erkek öğrencilerde ise %21-32 olduğunu belirtmektedirler (Rubin ve Henderson, 1982).
Disgrafiye sahip bireyler nasıl anlaşılır, bireylerin gösterdiği davranışlar nedir?
Okunaksız el yazısı,
Kalem tutmada zayıflık,
Yazarken oransız boşluk bırakma,
Kelime yazımında hata,
Yetersiz paragraf bilgisi,
Cümle kurmada yetersizlik,
Dilbilgisi kurallarına uymadan yazma,
Yanlış sözcük kullanımı,
Yavaş yazma,
Fikirlerini ifade edememe
Ayna hâli yazma,
Kelimeyi ters yazma,
Yukarıda verilen davranışların tamamına ya da bir kısmına sahip bireylerde görülen disgrafiye ilişkin tanı ölçütleri DSM-IV’te (1998) şöyle verilmiştir:
Bireysel olarak standart testlerle ölçüldüğünde, bireyin kronolojik yaşı, ölçülen zekâ düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda yazma becerileri beklenenin önemli ölçüde altındadır.
A tanı ölçütündeki bozukluk, okul başarısını ya da yazılı metin derlemeyi gerektiren günlük yaşam etkinliklerini önemli ölçüde bozar.
Duyusal bir bozukluk varsa bile yazma becerisi sorunları genellikle buna eşlik edenden çok daha fazladır.